Başlık biraz provokatif oldu, farkındayım, kasten yapıyorum, açmaya gayret edeceğim.
“Emek en yüce değerdir” ifadesinin senelerce türk siyasetinde önemli bir yeri oldu.
Etnisite, ulusalcılık, tarih ya da inanç referansları da dönem dönem en yüce değerler olarak sunuldular; bunların hepsine de saygım var.
Zaten tanım gereği her bireyin en yüce değeri biraz da kendi öznel tercihidir, şiddet, ırkçılık içeren değerler dışında bu alanda herkesin herkese mutlak bir saygı duyması da lazım.
Çağımızda bilgi, bilgiye hızlı ulaşma da en önemli değerler arasında.
Google da, çok etkin bir arama motoru olarak, yine günümüzde bilginin, erişilmesi en kolay bilginin adeta sembolü; bu anlamda da birilerinin bilgiyi, bilgiye en hızlı, en etkin, en doğru erişimi de en yüce değer saymalarını doğal karşılamak lazım.
Ulaştırma Bakanlığımız ile Google arasında son günlerde ön plana çıkan bir çatışma yaşanıyor; Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı kararı ile Google’a ait bazı IP’lere (internet protokol adresleri) “hukuksal nedenlerden” kısıtlamalar getirilmiş durumda.
Meselenin altında da ülkemizde reklam geliri elde eden Google’ın Türkiye’de vergi vermemesi, daha doğrusu vergi vermek istememesi, faturaların galiba İrlanda’da kesilmesi yatıyor.
Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım da bu konuda çok sert konuşuyor: “Türkiye’nin onuru ve kimliği var. Hiç kimse Türkiye’ye 3’üncü dünya ülkesi muamelesi yapamaz. Kimsenin böyle birşeye hakkı yok. Türkiye bir hukuk devletidir. Google Türkiye’de para kazandığı halde ülkeye bir faydası bulunmuyor. Türkiye’den para kazanacaksın, reklam pazarlama şirketin olacak, 1 fatura kesmeyeceksin, ondan sonra da, ‘İnternete özgürlük’ diye bağıracaksın, olmaz öyle şey.”
Sayın Bakanımız Binali Yıldırım’ın sözlerine kim karşı çıkabilir?
Ama ben de bir ek soru sorabilirim: Mesele bu kadar kolay ve standart bir mesele mi?
Google’un vergilendirilmesi meselesi belki de çağımızın en çapraşık meselelerinden biri.
Aynen kısa vadeli sermaye hareketlerinin vergilendirilmesi gibi.
Ulaştırma Bakanımız Sayın Binali Yıldırım yaptığı açıklamada aslında, bilerek ya da bilmeyerek, bir dizi değeri ortaya koyuyor ve bu değerler arasında da bir hiyerarşi kuruyor:
1-Türkiye’nin onuru ve kimliği, 3. Dünya ülkesi olmama isteği
2-Ulus-devlet egemenliğine dayalı olarak vergi salma hakkı ve tekeli-hukuk devleti
3-Internet özgürlüğü, Google, hızlı, etkin, bedava bilgiye erişme hakkı
Bu değerler arasında sizce en önemli değer hangisidir, bir değer hiyerarşisi yapsanız hangisini ön plana çıkarırsınız?
Bugün bu soruya cevap vermek bu kadar kolay mı?
Üçüncü şık olmadan yani Google ve buna bağlı olarak hızlı, etkin ve bedava bilgi edinme hakkı olmaz ise bir ülkenin onuru ve kimliği nasıl tanımlanacak, bilgiye kolay ve etkin erişemeyen bir ülke üçüncü dünya ülkesi olmaktan nasıl kurtulacak, bilgi toplumuna geçemeyen bir toplumda hukuk devleti çağımızda nasıl tanımlanacak, bilgiye ulaşım mutlak olmaksızın (saydamlık) seçmenler, halk bütçe haklarını nasıl kullanacaklar?
Bu yaz en çok Anayasa Mahkemesi’ni konuşacağız ama bu arada Fransa Anayasa Mahkemesi’nin bir süre önce internet ortamında fikri mülkiyet haklarının korunmasına ilişkin (bedava ve kaçak müzik, film vs. indirememe) bir yasa (Adopi) ile ilgili verdiği bir karara atıf yapalım; Fransa Anayasa Mahkemesi bu kararında “fikri mülkiyet çok önemli ve kutsaldır ama bireylerin, vatandaşların internet özgürlüğü daha da önemli, daha da kutsaldır” mealinde bir karar üretiyor.
Biz ise önce “you tube”ü yasakladık; açık açık cesaretle sormak gerekiyor, “Atatürk’ü koruma kanunu mu önemlidir, internet özgürlüğü mü?”
Şimdi Google ile sorun yaşanıyor; Google’un simgelediği bilgi toplumu mu önemlidir, Sayın Bakanımız Yıldırım’ın öne çıkardığı değerler mi?
Cevap öyle çok kolay değil. Mevcut hukuki mevzuat bilgi toplumuyla uyumsuz ise kim kime uyum sağlayacak, bu uyumu gerçekleştirme yürütme erkinin görevi değil mi?
14.06.2010
Eser Karakaş - Zaman Gazetesi
Yeni yorum gönder